29 Kasım 2019 Cuma

Piezo burun estetiği hakkında bilinmeyenler

Burun estetiği ameliyatı, burnunuzun şeklini, açısını, uzunluğunu değiştirmek ve şekillendirmek için yapılan bir ameliyattır. Estetik Plastik Ve Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı Op.Dr.Hakkı İzmirli Konu Piezo burun estetiği hakkında önemli bilgiler verdi.

Burun estetiği genelde;

• Burnunun şeklinden, büyüklüğünden veya açısından memnun olmayan
• Burnu yüzüne oranla çok geniş, çok uzun veya çok küçük olan
• Burun içindeki düzensizliklerden kaynaklanan nefes alma ile ilgili sorunları olan
• Burun kemiği kemerli veya burun ucu aşağıya bakan, aşırı yüksek veya geniş olan
. Burnu çarpık olan hastalara uygulanır.

Piezo burun estetiği farkı

Burun estetiği ameliyatında burun kemiklerinin kırılması günümüzde en sık çekiç ve keski ile yapılıyor. Bu aletlerle yapılan kemik kesilmesi işleminden sonra çoğunlukla göz çevresinde oluşan şişlikler, morluklar ve istenmeyen kırık hatları gibi problemler oluşabiliyor. Piezo cerrahisinde göz çevresi morluklarına neredeyse rastlamıyoruz. Ayrıca Piezo ile burun kemiklerini kontrollü bir şekilde kesebildiğimiz için istenmeyen kırık hatları oluşmuyor bu sayede kemiklere istediğimiz şekli verebiliyoruz. Böylelikle ; Hızlı iyileşme ve erkenden günlük hayata dönebilme gibi avantajları nedeniyle Piezo burun estetiği günümüzde en revaçta olan yeni bir yöntemdir.

Uygun adaylar kimlerdir?

. Burnunuz yüzünüze oranla çok geniş veya çok küçük ise
. Burnunuz kemerli ise
. Burnunuz sağa veya sola doğru çarpık ise
. Burun ucunuz geniş veya ucu aşağıya doğru düşük ise
. Burun delikleriniz geniş ise
. Burnunuzdan nefes almada zorluk yaşıyorsanız
. Doğuştan burun şekliniz bozuk ise
. Geçirmiş olduğunuz bir kaza sonucu burun şekliniz bozulduysa
. Daha önce geçirmiş olduğunuz estetik burun ameliyatından fayda görmediyseniz
. Mükemmellik değil, güzelleşme ve daha iyi bir görünüme sahip bir burun bekliyorsanız
genel sağlığınız iyi ise, olumlu bir tutuma sahipseniz ve de gerçekçi beklentileriniz varsa burun estetiği ameliyatı için uygun bir aday sayılabilirsiniz.

Avantajları

Burnunuzun şekli, büyüklüğü ve açısı yüzünüze uygun ve daha iyi bir görünüme kavuşacak.

Nefes almanıza engel olan yapısal problemler düzeltilmiş oalcak.

Kendinize olan güvenin artmasında önemli bir etki sağlayacaktır.

Dezavantajları

Kötü yara iyileşmesine sahip kişilerde burun tabanında iz kalması
Burnun şeklinin oturması, hastanın yeni burnuna alışması ve tam anlamıyla iyileşmesi için belli bir zaman geçmesinin gerekmesi.

Burun ameliyatı olmayı düşündüğünüzde artıları ve eksileri tartarak karar vermeniz, kafanıza takılan soru işaretlerini cerrahınızla tartışmanız daha faydalı olacaktır.

Ameliyat süreci ve planlaması nasıldır?

İlk görüşmede doktor ile aranızdaki iletişim çok önemlidir. Doktorunuz size nasıl bir burun arzu ettiğinizi soracak ve burnunuzu, yüz yapınızı inceleyerek ameliyat sonrası şekli hakkında bilgi verecektir.

Ameliyat izi açısından ana 2 yöntem vardır:

Açık rinoplasti:
Açık teknikte burun tabanında burun deliklerinin arasındaki dokuya yapılan küçük bir kesi ile gerçekleştirilir. İyileşme tamamlandıktan sonra belli belirsiz küçük bir iz kalabilir.

Kapalı rinoplasti:
Kapalı teknikte kesi burun deliklerinin içinden yapılır. Her yöntemin kendine ait avantaj ve dezavantajları vardır.

Ameliyat süreci

Burun estetiği ameliyatı hasta konforu açısından çoğunlukla genel anestezi altında yapılır. Operasyon genellikle 1-2 saat sürer. burun derisi kaldırılarak alttaki kemik ve kıkırdak yapılara şekiler verilir.

Ameliyat bitiminde burun üzerine termoplastik bir atel konur. Burun deliklerine de yapılan cerrahiye göre, hava kanalları olan ve hastanın rahat nefes almasını sağlayan küçük silikon splintler konur. Hasta bir gece hastanede misafir edilir. Ameliyat sonrası şişlik ve morluk az da olsa oluşabilir. Bunun engellemek için ilk 24 saat buz kompresi uygulanması faydalı olacaktır. Şişlik ve morlukların çoğu ilk 1-2 haftada yok olur. Ağrı genellikle olmamakla birlikte her ameliyatta olduğu gibi hafif bir sızlama olabilir. Bu normaldir.

Burun içine silikon splint konmuşsa, 3-5. günde bu splintler alınır. Burun üzerindeki atel 7. günde alınır. 1 hafta sonra 2. kontrol yapılır. Sonrasında hasta normal iyileşme sürecine girer.
İlk iki haftada şişliklerinizin çoğu, ilk iki ayda %80 gitmiş olacaktır. Geri kalanı ise özellikle burun ucundaki küçük şişlikler aylar sonra geçecektir. Burnunuz son şeklini 12 ay sonra almış olur.

Çoğunlukla kişiden kişiye farklılık gösterse de genelde 1-2 günde ayağa kalkıp dolaşabilir normal hayatınıza dönebilirsiniz. Ancak tam olarak ağır efor gerektiren spor vs gibi aktivitelerden 3 hafta boyunca sakınmanız gerekecektir. Doktorunuz ameliyat sonrası dikkat etmeniz gereken noktalara değinecek, sizi ayrıntılı olarak bilgilendirecektir.

Sonuçlar kalıcı mıdır?

Burun estetiği ameliyatının sonuçları kalıcıdır. Dolayısıyla ameliyat öncesi planlama aşamasında beklentilerinizin açık ve net olması önemlidir.

Estetik burun ameliyatı kemik ve kıkırdak gelişimini tamamiyle tamamlamış bir burna uygulanabilir. Bu da 17-18 yaş olarak kabul edilir. Eğer burun gelişimini tamamlamadan önce ameliyat gerçekleştirilirse, burnun devam edecek olan gelişimi ameliyat sonucunuzu değişterebilicek ve potansiyel problemler ile istenmeyen sonuçlara sebep olabilecektir.

Burun estetiği ameliyat sonucunuz ne kadar güzel ve sağlıklı olmuş olsa da, emniyet açısından, doktorunuzun önerdiği zamanlarda veya burnunuzda herhangi bir değişiklik farkettiğinizde kontrole gelmeniz çok önemlidir. Ameliyatla ilgili kafanıza takılan herhangi bir durum veya soru işareti olduğunda cerrahınızla iletişime geçmekten tereddüt etmeyin.

Neticede başarılı bir burun ameliyatı; öncelikle sağlıklı nefes alabilen, kişinin yüzü ile uyumlu, doğal görünen bir burun elde edilmiş ameliyattır.

7d4e3737c18c4591b576dac178a9dd00

Nur Bilen Yavuzer Frozen Face'i anlattı

Yaz aylarında cildimiz özellikle güneş ışınları nedeniyle yıpranıyor ve lekeye yatkın hale geliyor. Sonbahar ve kış aylarınyla birlikte hem leke tedavileri hem de cilt yenileme için en uygun döneme giriyoruz. Cilt üzerinde tedavi edici özellikteki cihazlar, gelişen yeni teknolojiler bize farklı alternatifler sunmaya devam ediyor.

Uzman Estetisyen Nur Bilen Yavuzer dört mevsim rahatça kullanılabilecek ve soğuk uygulayan başlığı ile de hastalara konforlu bir işlem sunan yeni Frozen Face'i anlattı.

Cilt bakımında etkili sonuç...

Mezoterapi cilt altına gerekli ürünlerin gönderilmesi işlemine verilen addır.Kliniklerde uygulanabilen 2 çeşit mezoterapi yöntemi vardır.

1)Daha çok duyduğumuz iğneli enjeksiyon yöntemi ile cilt altına nokta nokta iletim

2)Teknolojinin gelişmesiyle gelen bu iğnesiz yöntem

Yeni nesil Frozen face, cilt üzerinde gezdirilen başlığı ile uygulama yapabilen bir iğnesiz mezoterapi cihazı. İğnesiz mezoterapi, iğneli işlemlerdeki gibi tek tek noktalardan ürünü göndermez, cihaz başlığı üzerinden dağılan serumu eşit olarak cilde dağıtır. Bu da cilt üzerinde çok daha etkili bir sonuç görmemizi sağlar.

Etki İçin Cildin Derinine İnmek Önemli...

Bugüne kadar amacımız cildi onarmak için gerekli bileşenleri cilde yedirmekti; evde kullandığımız ürünler cildi derinden onarabilen seviyelere inemediğinden hep içeriden beslemenin yollarını öneriyor ve kullanıyorduk.

Frozen Face işlemi, elektriksel alan yaratarak, cilt üzerinde mikro kanallar oluşturur.Bu kanallar, cildin tedavisine ve ihtiyacına yönelik aktif içerikli serumların hasar görmüş ve neme ihtiyaç duyan hücrelerin bulunduğu alt tabakaya nüfus etmesine yardımcı olur.

İşlem ilk adımda buz hissi veren başlığı ile kan dolaşımını yavaşlatır ve bu da cilt üzerindeki kanalların bir süre açık kalmasını sağlar. Frozen Face serumlar içerikleri ve formları açısından evde kullanılan ürünlerden farklıdır. Bu açılan mikro kanallardan gönderime uygun formda üretilmiştir.

Serumlar 4 farklı çeşitte olup yaşlanma karşıtı kırışıklıkları açma, lekelerin rengini açma ve lekelenmeye karşı koruma, cildi nemlendirme, eski hacmini verme ve dolgunlaştırma gibi işlemler için kullanılır.Cilt problemlerinin altında yatan sebepler, cilt analiz cihazları ile tespit edilip hastaya uygun serumlar uygulanır.
Cihazın ikinci aşamasında uygulanan Radyo Frekans enerjisi yani ısı enerjisi ile cildi sıkılaştırma, yukarı kaldırma olanağı sağlanır ve daha gergin bir görünüm elde edilir. Isı enerjisi işlemi yapılırken aynı zamanda cilde soğuk uygulayabilen sistem size çok rahat bir tedavi süreci sunar.

Birer hafta aralıklarla 4 seans olarak önerdiğimiz Frozen Face sistemini daha sonra ciltte gerekli görülen zamanlarda birer seans tekrarlayabilirsiniz. Bu da sonuçların kalıcılığı için size daha uzun bir süre sunar.

Özellikle dolgu uygulamalarını tercih etmeyen kişiler için uygun olan bu yöntem, deri üzerinde ciddi bir yenilenme ve beraberinde kırışıklıklarda azalma yaratır. Cildin daha sıkı, dolgun ve canlı olmasını sağlar.

93d6ac383e8448868726f5386183b13f

27 Kasım 2019 Çarşamba

Erken doğum hakkında doğru bilinen yanlışlar

Bebek bekleyen annelerin en büyük endişeleri, erken doğum. Gelişiminin tamamlanmadan doğumun başlaması, bebek doğduktan sonra bazı sorunlarla karşılaşılması anlamına da gelebiliyor. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Perinatoloji (Riskli Gebelik) Uzmanı Doç. Dr. Hülya Dede, erken doğum ile ilgili toplumda pek çok yanlış bilginin yaygınlığına dikkat çekerek doğru bilinen yanlışlar hakkında bilgi verdi.


Bir bebek bekleyen çiftlerin ağzından ilk dökülen cümle "sağlıkla doğsun!" olur. Gerçekten de bebeğin sağlıklı bir şekilde dünyaya gelmesi ilk ve en önemli istektir. Ancak nur topu gibi bir bebek olması için her şeyden önce anne karnında 9 aylık bir sürecin tamamlanması gerekiyor.

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı - Perinatoloji (Riskli Gebelik) Uzmanı Doç. Dr. Hülya Dede, hamileliğin 20. haftadan sonra ve 37. haftadan önce sonlanmasını erken doğum olarak tanımladıklarını belirterek şu bilgileri veriyor: "Erken doğum önemli bir durum. Günümüzde yaklaşık her yüz doğumdan 13'ü erken doğum oluyor. Anne karnındaki ve doğum sonrası ilk 28 gündeki bebek kayıplarının yüzde 80'inin nedeni, erken doğum oluyor.

Günümüzde tüp bebek yönteminin kullanılması ve çoğul gebeliklerin artması erken doğum oranlarının artmasına neden oldu. Bu nedenle anne adaylarının erken doğum riskleri konusunda bilinçli olması çok önemli. Zira dünyada her yıl 13 milyon prematüre bebek doğuyor ve bu erken doğumlar bebeğin sağlığını riske atacak solunum, beyin içi kanamaları, görme kaybı, zeka ve motor fonksiyon bozuklukları, bağırsak problemleri gibi birçok faktörü de beraberinde getiriyor." Peki, risklerini de beraberinde getiren erken doğum hakkında toplumda yaygın olarak bilinen yanlışlar neler? İşte Doç. Dr. Hülya Dede'nin bu konuda verdiği bilgilerle doğrular ve yanlışlar…

Doğrular ve yanlışlar

1.Yanlış: Vaginal ultrason düşüğe ve erken doğuma neden olur

Vaginal ultrason, hamilelik hakkında daha detaylı ve aydınlatıcı bilgiler veren bu amaçla kullanılan bir yöntem. Özellikle erken doğum tanısında rahim ağzı uzunluğunun ve açıklığının ölçülmesinde çok yararlı oluyor. Ancak probe denilen ultrason cihazının uç kısmı, vajene yerleştiriliyor dolayısıyla çocuğun yerleştiği yer olan rahimle hiç ilgisi bulunmuyor. Sonuçta; düşüğe neden olmadığı gibi düşüğün ve erken doğumun tanısında kullanılan en önemli ve güvenilir yöntemdir.

2. Yanlış: Sürekli yatmak doğumu önler

Erken doğum tehdidi durumunda hastanın fiziksel aktivasyonunu azaltmasını öneriliyor, ancak bu durum sürekli yatakta kalmak, hiç kalkmamak ve devamlı yatmak anlamına gelmiyor. Tam tersine sürekli hareketsizlik, pıhtılaşma problemlerine neden olabilir. Ayrıca tüm bilimsel kuruluşların da kabul ettiği gibi devamlı yatak istirahatinin erken doğumu önlemedeki etkisi son derece tartışmalı. Yapılması gereken bu dönemde spor yapmaktan, ağır iş ve fiziksel aktivasyondan kaçınmak daha sakin bir yaşam sürmek…

3. Yanlış: Rahim ağzı dikişi erken doğumun kesin tedavisidir

Rahim ağzına konulan dikişler sadece rahim ağzı yetmezliği veya rahim ağzında anatomik bir problemi olan kişilerdeki erken doğumu önlemede faydalı oluyor. Erken doğumun çok farklı sebepleri var ve rahim ağzına konulan dikişler hepsinde etkin değil.

4. Yanlış: Diş çekimi erken doğuma neden olur

Hamilelikte gelişen diş ve diş eti problemleri eğer tedavi edilmezlerse erken doğuma neden olabilir. Bu nedenle en ideali, hamile kalmayı planlayan anne adaylarının hamilelik öncesinde genel kontrollerin yanı sıra mutlaka diş hekimine de kontrol olmaları. Hamilelik esnasında gelişen diş problemleri de doktorunuzun kontrolünde olmak kaydı ile en uygun şekilde hemen tedavi edilmeli.

5.Yanlış: Antibiyotik kullanımı erken doğuma neden olur

İlaçlar yerinde ve uygun kullanıldıklarında faydalı kimyasallardır. Hamilelikte antibiyotik kullanımı gerek halinde, uygun doz ve zamanda kullanıldığında pek çok fayda sağlıyor. Mesela hamilelik sırasında oluşan genital ve idrar yolu enfeksiyonları uygun antibiyotik ve ilaçlarla tedavi edilmezlerse erken doğum nedeni olabiliyor. Bu yüzden gebelikte kullanılacak tüm ilaçlar doktorunuzun kontrolünde kullanmalısınız.

6. Yanlış: Erken doğum ağrı ile başlar

Doğum eyleminin başladığını gösteren bazı belirteçler vardır ve ağrı bunlardan en önemlisi ve sık karşılaşılsa da her doğum, ağrı ile başlamıyor. Bebeğin suyunun gelmesi de bir doğum başlangıç belirtisi ve ağrısız oluyor. Ayrıca kanama olabiliyor ve bu da eylemin başladığını gösterse de, bu duruma ağrı eşlik etmeyebiliyor. Rahim ağzı yetmezliklerinde ise erken doğum ağrısız oluyor ve sadece bası hissi oluşuyor.

7. Yanlış: Erken doğumu önlemek için kullanılan iğneler haplardan daha etkindir

Erken doğum eylemini durdurmak için eylemin sebebine ve hamileliğin haftasına göre kullanılan ilaçlar farklı olabiliyor. Kullanılan ilaçların formu etkinliklerini değiştirmiyor veya birbirine üstün değiller. Duruma göre farklı formda da olsalar doğum eylemini durdurmada aynı etkiye sahipler.

8. Yanlış: Yiyecek ve içeceklerin erken doğum ile bağlantısı yoktur

Hamilelikte beslenme hem anne hem de bebeğin sağlıklı olması açısından önemli. Bununla beraber hamileliğin sağlıkla devamı açısından da önem taşıyor. Sigara, çay ve kahvenin içinde olan kafein direk olarak rahim kasında kasılmaya neden olabiliyor. Ayrıca çok faydalı olan bitki çaylarından bazıları mesela; ada çayı, ökse otu, pelin otu, rezene, aloe vera, fesleğen, ginseng, kekik, meyan kökü gibi bitkiler ve hurma fazla ve devamlı alındıklarında aynı etkiyi yapabiliyor.
Bazı yiyecekler de içinde taşıyabilecekleri bazı mikroplar nedeni ile barsaklarda hareketlenmeye, ishale veya uterin kasılmalara neden olarak erken doğum etkeni olabiliyor. Mesela az pişmiş et ve yumurta, sakatatlar, kabuklu deniz ürünleri, pastörize edilmemiş süt ve süt ürünleri gibi. Bu nedenle gebelik süresince alınan gıdalar ve içecekler konusunda doktorunuzun önerilerine uymanız büyük önem taşıyor.

9. Yanlış: Gebelikte cinsel ilişki erken doğuma neden olur

Normal hamilelik süresince anne adayı kendini rahat hissettiği ve hamilelikte bir sorun olmadığı sürece cinsel ilişkinin bir mahsuru bulunmuyor. Sadece gebelikte bir risk ortaya çıkarsa, gerekli hallerde doktorunuz cinsel ilişkiye kısıtlama getirebiliyor. Bunun dışında cinsel ilişki erken doğum nedeni değil, erken doğum riski varsa diğer fiziksel aktivitelerin belirli bir süre kısıtlanması gibi cinsel ilişki de kısıtlanabiliyor.

10. Yanlış: Yolculuk erken doğuma neden olur

Hamilelikte normal toplu taşıma araçları ile yolculuk yapılabiliyor. Hamileliğin ilerleyen haftalarına kadar yolculuk bir problem yaratmıyor. 34. haftadan sonra olası doğum ihtimalinin yüksek olması nedeni ile beklenmeyen bir zaman ve ortamda doğumun başlama ihtimali göz önüne alınarak uzun seyahatler önerilmiyor. Bunun dışında eğer erken doğum belirteçleri varsa doktorunuz yolculuk yapmanıza kısıtlama getirebiliyor. Bu kısıtlama, risk olduğunda yapılan ve fiziksel aktivasyonu azaltmak amacı ile yapılan bir uygulama. Önemli bir kaza veya yaralanma olmadığı müddetçe yolculuk, tek başına erken doğum sebebi olarak kabul edilmiyor.

Risk faktörlerine dikkat!

Erken doğum için en büyük risk taşıyan anneler daha önce erken doğum öyküsü olanlar, çoğul gebeler, bebeğin suyu fazla olanlardır. Diğer faktörleri ise şöyle;

• Anne adayının kronik hastalıkları (özellikle yüksek tansiyon)
• Genital sistem enfeksiyonları
• İdrar yolu enfeksiyonları
• Diş hastalıkları ve enfeksiyonları
• Sigara, alkol, uyuşturucu kullanımı, aşırı kafein alımı
• Rahim şekil bozuklukları
• Rahim ağzı yetersizlikleri
• Yetersiz/sağlıksız beslenme vs.

Erken doğumu önlemenin yolu ise hamileliğin ilk günlerinden itibaren doktor kontrollerini ihmal etmemekten geçiyor. Bu dönemde hayat tarzınızdan, beslenmenize, kullanılan ilaçlardan seyahatlerinize kadar doktorunuzla işbirliği içinde olmak bu durumun önlenmesi ve tedavisinde çok önemli.

d1adbf1ffb354bea871b9c04dc538561

Ebeveynler çocuk gelişiminde hangi hataları yapıyor?

İyi yetişmiş bireylerin temeli çocuklukta atılıyor. Kişisel Gelişim Uzmanı Turhan Güldaş, çocuk yetiştirirken anne-babaların çok fazla hata yaptığına dikkat çekti ve özgüvenli, başarılı ve yaratıcı çocuk yetişmek için etkili önerilerde bulundu. Güldaş, "Unutmayın çocuklar boş bir sayfa gibidir, siz ne yazarsanız onu görürsünüz" dedi.

Günümüzde bilinçli anne babaların sayısı giderek artıyor ancak çocuk gelişiminde yine de pek çok hata yapılıyor. Kişisel gelişimin temelinin çocuklukta yattığını belirten Kişisel Gelişim Uzmanı Turhan Güldaş, bugün yetişkinlerin çektiği büyük problemlerin temelinin çocukken yaşanan sorunlardan ileri geldiğini söyledi. Süper Çocuk Yetiştirmenin Sırları isimli kitabın yazarı Turhan Güldaş, ebeveynleri uyararak asosyal ve özgüveni düşük çocuklar yetiştirmemek adına yapılan hataları sıraladı ve önerilerde bulundu:

Soyal medyaya dikkat şımarmasın diye sevginizi esirgemeyin

Çocuk gelişiminin en önemli noktası sevgidir. Çocuğunuza ilk başta sevginizi göstermelisiniz. Şımartmaktan korkarak sevginizi esirgemeyin. Şımartmak başka bir şey, sevmek başka bir şeydir. Tabii ki her şeyin bir sınırı olmalı, disiplin ve otorite olacak ancak sevginizin karşılıksız olduğunu öğrenmeli. İleride çevresinden sevgi dilenen bireyler olmasını istemiyorsak önce sevgiyi anne-baba olarak bizden almalı. Koyduğunuz sınırları anlattığınız, onun iyiliği için sınırlar koyduğunuzu belirttiğiniz zaman, sizi dinleyecek ve güvenecektir. Sevginizi her an hissedecektir.

Çocuğunuzu kendi başına bırakmayın

Son dönemde yapılan en büyük hatalardan biri ebeveynlerin çocuklarını kendi kendine bırakması. Çocukları maalesef tabletler veya cep telefonlarıyla başbaşa bırakıyorlar. Öyle yemek yediriyorlar veya kafa dinlemek için çocukları bunlarla oyalıyorlar. Çocuklar da internetten izledikleriyle kendi kendilerine gelişiyor. Kim bilir neler öğreniyorlar, hangi tehlikeli oyunları oynuyorlar. Uslu çocuk kavramı bu değil. Çocuğunuzun farkında olun, onu dinleyin, gözleyin, kendi kendine gelişmesini beklemeyin. Çocukla iletişim kurarken telefonunuzu kapatın. Kişisel gelişimde anahtar kelime farkındalıktır. Yani fark etmek, çocuğu dinlemek gerekli, hem de sabırla. Çocuğunuz sadece bağırdığı zaman ona ilgi gösteriyorsanız, o da kendisiyle ilgilenmeniz için bağırması gerektiğini öğrenir. Ve her ilgi istediğinde bağırır. Ondan ilginizi esirgemeyin, onu her an fark edin.

Cam fanusta yetiştirmeyin

Çocukları pamuklar içerisinde büyütmeyelim. Pantolonunu giydirmeyin, bırakın kendi kendine giymeyi öğrensin veya tabağını götürmeyi öğrensin. Sokağa çıkmasına izin verin, diğer çocuklarla iletişim kurmasını sağlayın. Okul öncesi çocukların aktif olmasına, çocuğun konuşmasına izin verelim, şarkılar öğrenmesine, şiirler öğrenmesine izin verelim. Korolarda sosyal etkinliklere katılmasına izin verelim. Özgüven; yapmakla ilgilidir. Eğer çocuk bir topluluk önünde konuşabilir ya da şarkı söylemesine izin verilirse kendini her yerde doğru bir şekilde ifade edebilir. Özgüveni yerine gelir. İleride de asosyal olmaz. Natürel ortamlarda büyümesine olanak sağlayın, cam fanusta yetiştirmeyin.

Övgü ve yergiye dikkat

Kompleksli insanlar, takdir edilme ihtiyacı, kabul edilme ihtiyacı ve açlığı çekerler. Bu davranışların temelinde çocukken yapılan yergiler vardır. Çocuklar ile konuşurken kullandığınız kelimelere dikkat edin. Onlarda kompleks yaratabilecek kelimeler kullanmayın. "Sen aptalsın, düşüncesizsin, hep küçük kalacaksın, senin kulakların kepçe"… Bu yergi kelimeleri kompleks yaratır ve bütün hayatlarına yansır. Diyelim ki matematik dersinden zayıf aldı, "bence sen çok iyi hazırlanmadın, iyi hazırlansaydın yapardın" diyerek eleştirin. Diyelim ki masayı toplamanıza yardım etti, hemen onu övgüyle ödüllendirin. Zira bunu fark ettiğinizi anlaması gerek. Böylece "ben bu aileye lazımım, beni seviyorlar" diye düşünür.

Çocuğunuza karşı dürüst olun yalan söylemeyin

Çoğu ebeveyn çocuklarının sorularını geçiştiriyor. Çocukların soru sormasından sıkılmayın. Çocuklar soru sormazlarsa nasıl gelişebilirler. Soran çocuğa özenle yaklaşmalı, dürüstçe cevaplar verilmelidir. Çocuklara karşı dürüst olun. Eğer biz, çocuklarımıza dürüst olmazsak, söylediklerimizin ve verdiğimiz sözlerimizin arkasında durmazsak çocuklarımız da bize inanmazlar. Yaptıklarımız sonucunda bize güveni sarsılır. Böylelikle bizden yalan söyleme davranışını, dürüst olmama davranışını kopyalarlar. Bu nedenle davranışlarınızda asla çelişmeyin. Şayet siz sigara içiyorsanız, çocuğunuza sigara içmeyin diyemezsiniz. Konuşurken argolu konuşuyorsanız, çocuklarınız da kelimelerinde dikkatli olmaz. Sağlıklı çocuk gelişimi için önce anne babaların kendilerini yetiştirmesi gerekir.

Diğer çocuklarla kıyaslamayın

Küçük yaşlardan itibaren çocuklar arasında yapılan kıyaslamalar olumsuz davranışlara yol açar. Kıyaslanarak aşağılanan çocuklar özgüveni yetersiz bireylere dönüşür. Söylediğiniz kıyaslamalar çocuğunuza yetersizlik hissi verir. Bu da ileride aşağılık kompleksine yol açabilir. Çocuklar bu nedenlerle özgüvenlerini kaybederler. Özgüven aşılayın, çocuğu eleştirmeyin, eleştirseniz de onun zekasını, kişiliğini zedeleyici sözler sarf etmeyin.

Sizin İçin SeçtiklerimizVikings: Free Online GameBu oyun can sıkıntısını sonsuza kadar bitiriyor!Vikings: Free Online GameDesert Order (Strateji Oyunu)Bir uçak seç ve bu Oyunu 2 Dakika oynaDesert Order (Strateji Oyunu)VodafoneKısa Süre için 15 GB 49 TLVodafoneTaboola'danTaboola'dan 19e7d092863a48ba9c3a7b6d0168441e

Çocuğunuzun gözlerindeki çapaklanma ve kanlanma neyin belirtisi?

Özellikle sabahları çocukların gözlerinde meydana gelen yoğun çapaklanmaya kanlanma, yanma ve batma da eşlik ediyorsa sebebi konjonktivit hastalığı olabilir!

Göz Hastalıkları Uzmanı Op.Dr. Şeyda Atabay, "Kış aylarının soğukluğunu hissettiğimiz şu aylarda çocuklarda göz çapaklanmasına sıklıkla rastlamaktayız. Bu durum vücut direncinin düşmesi ve gribal semptomların yoğun olarak görüldüğü bu aylarda vücuttaki enfeksiyöz durum sebebiyle çocuklarda gözlerde kanlanma, özellikle sabahları kapakların yapışması ile kendini gösteriyor.


Soğuk havalar nedeniyle kapalı mekanların daha çok tercih edildiği durumlarda damlacık yoluyla ve temasla bulaşan konjonktivit hastalığı gözlerde çapaklanmayla ortaya çıkar ve genelde bulaşıcıdır" dedi.


Okul ortamlarında kolaylıkla bulaştığını söyleyen Göz Hastalıkları Uzmanı Op.Dr. Şeyda Atabay, "Genelde sabahları yoğun çapaklanma ile gözlerde kirpiklerde yapışma olur. Gözde değişen derecelerde kızarıklık olur. Batma ve yanma olmakla birlikte bazı durumlarda görmede zorlanma görülebilir.


Bu çocuklar bulaştırma olmaması için genelde rapor ile birkaç gün ev istirahatiyle dinlendirilebilir. Mutlaka gerekli tedaviler yapılmalı. Muayene olmadan eczaneden ilaç alıp kullanmak tehlikeli durumlara yol açabilir.


Hastalıktan korunmak ve tekrar bulaşları engellemek için eller sık sık yıkanmalı ve gözlere temastan kaçınılmalı. Özellikle kapalı ve ortak kullanım alanlarında el göz temasına dikkat edilmeli. Enfekte olan, gözlerinde sulanma ve çapaklanma olan kişilere dikkat edilmeli. Aynı ev ortamında yaşayan kişiler de farklı havlu kullanmaya dikkat etmeli.


Kendilerini korumada genelde yetersiz kalabilen çocuklarımızı konjonktivit hastalığından korumak için el yıkamanın öneminden oldukça sık bahsetmeliyiz" diye konuştu.


a28693d6452d4f15aa398302a47a6c5e

Kan şekeri ile insülini dengeleyen meyve: Kekreyemiş

Yapılan bir araştırmaya göre kekreyemiş meyvesi, karaciğer yağ oranını azaltıp kan dolaşımını etkiliyor. Bu sayede hücrelere daha fazla oksijen gidiyor ve daha fazla yağ dokusu yok ediliyor. Ayrıca meyve, insülin direncini de düşürerek tip 2 diyabete yakalanma riskini azaltıyor

İstanbul Üniversitesi-Cerrahpaşa Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Dr. İlker Aksoy, yaban mersini ile aynı aileden gelen kekreyemiş meyvesinin küçük, sulu ve tatlı bir meyve olmasının yanı sıra içinde barındırdığı vitamin kaynağı ile bilim insanlarının dikkatini çektiğini aktardı.


Karaciğer yağlanması yaşayanlarda...

İsveç'teki Lund Üniversitesinde yapılan araştırmaya ilişkin bilgi veren Aksoy, şunları anlattı: "Çalışmayı değerlendirdiğimizde özellikle sıkıntı duyduğumuz ve çoğu katı ve sıvı yağların yasaklandığı karaciğer hastalarında, yağlanması 1, 2, 3'üncü evrede olan hastalarda çok daha etkili olacağını düşünüyorum.

Yağ dokularına saldırıyor

Bu anlamda karşılaştırmalı yapılan araştırmada en belirgin özellik, kekreyemiş meyvesinin araştırılan diğer bitkilere göre karaciğer yağ oranını azaltması ve içeriğindeki flovonidlerden dolayı kan dolaşımını etkileyip hücrelere daha fazla oksijen gitmesine ve orada daha fazla yağ dokusunun yok edilmesine neden olmasıdır."

Aksoy, araştırmada kekreyemiş tüketen grupta vücutta kas kitlesindeki artışın dikkat çekici olduğunu belirterek şunları kaydetti: "Bizim istediğimiz de tam olarak budur. Dolayısıyla insülin direncini de düşürerek insanların tip 2 diyabete yakalanma olasılığını düşürür. Tüm doğal beslenme desteklerinde olduğu gibi kekreyemişin de böbrek ve kalp hastaları tarafından aşırı tüketiminden kaçınılması ve takip eden hekimlerine danışmaları yerinde olacaktır."


Dünyada ilaçların hastalıklara paralel geliştirildiğine değinen Aksoy, buna rağmen bazı hastalıklar konusunda geliştirilmiş ilaçların olmayışının, aynı zamanda ilaçların çoğunun etken maddesinin bitkilerden elde edilmesi uzmanları bu gibi meyve ve yemişlerle ilgili araştırmalara yönelttiğini kaydetti.


62612d57e8ae417c95e4edf77fbd4f7f

25 Kasım 2019 Pazartesi

Kocamla/Karımla çocuktan önce - çocuktan sonra

Bebeğiniz olduktan sonra karı koca olarak hayatınızda çok şey değişiyor. Hobileriniz, uyku düzeniniz, yeme içme alışkanlıklarınız, hedefler, hayaller, beklentiler, cinsel yaşam, sosyal faaliyetler...

88169a1d95c64383b5db24ba25ad3ed6

Emziren annelere oruç uyarısı

Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Fulya Kayıkçıoğlu, orucun emziren annelerin süt sentezinde belirgin bir bozulmaya yol açtığını gösteren çalışmalar olduğu konusunda uyardı.

Kadın Hastalıkları Eğitim ve Araştırma Hastanesi Öğretim Görevlisi Doç. Dr. Fulya Kayıkçıoğlu, yaptığı yazılı açıklamada, anne sütünün, doğanın bir mucizesi, her annenin kendi bebeğine verdiği, vereceği en güzel hediye, bebeğin ilk aşısı, anne ile bebeğin ilk muhabbeti olduğunu ifade etti. Anne sütünün en doğal, en taze, en uygun ve en ekonomik besin olduğuna işaret eden Kayıkçıoğlu, emzirmenin tam oturduğu dönemde sağlıklı bir annenin günde 750-800 mililitre süt ürettiğini bildirdi.

Kayıkçıoğlu, ikiz, üçüz bebeği olan annelerde bu miktarın iki litreyi aşabildiğini aktararak, bunun sağlanması ve emzirmenin en kısa sürede düzene oturması için Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Bakanlığı'nın emzirmenin doğumdan sonraki ilk yarım-bir saat içinde başlatılmasını, bebeğe ilk 6 ay sadece anne sütü verilmesini, 6 aydan sonra da tamamlayıcı besinlerle en az 24 ay emzirmenin sürdürülmesini önerdiğini kaydetti.

"Her bebek için ideal olan kendi annesinin sütüdür"

Anne sütünün ilk altı ay bebeğin gereksinimlerinin tamamını karşıladığına dikkati çeken Kayıkçıoğlu, şu bilgileri verdi:

"Bu nedenle bu süreçte su dahil hiçbir tamamlayıcı besin bebeğe verilmemelidir. Aksi takdirde anne sütü üretimi hızla düşer. Süt üretimini belirleyen en kilit nokta bebek her istediğinde emzirmektir. Unutulmamalıdır ki her bebek için ideal olan, kendi annesinin sütüdür ve süt, bebeğin ayına, gelişimine, sağlık durumuna özel bileşimde yapılır. Emzirme döneminde annenin sıvı alımı da büyük önem taşır. Önerilen, her emzirmeden sonra bir bardak su tüketilmesidir. Emziren kadınlar ramazanda, gece boyunca bol su içerek kendilerini uzun susuzluğa adapte edebilir. Emziren anneler 7-19 saat susuzluk durumunda toplam vücut suyunun yüzde 7,6 kadarını kaybetmektedir. Orucun, süt sentezinde belirgin bir bozulmaya neden olduğunu gösteren çalışmalar vardır."

"Emziren annenin besin gereksinimi artıyor"

Doç. Dr. Fulya Kayıkçıoğlu, emziren annelerin besin gereksiniminin de arttığını ifade ederek, şunları kaydetti:

"Emziren bir annenin emzirmeyen bir kadına göre ilk 6 ayda günde 330 kcal, 7.-12. aylarda ise günde 400 kcal fazladan enerji gereksinimi ortaya çıkar. Gereksinimin miktarı annenin yaşı, boyu, vücut ağırlığı ve fiziksel aktivitesine göre değişmektedir. Ülkemizde yapılan bir çalışmada ramazan orucunun anne sütünün makro besin kompozisyonu ve dolayısıyla bebeklerin büyümesi üzerinde önemli bir etkisi olmadığı ancak çinko, magnezyum ve potasyum gibi bazı mikro besin maddelerinde önemli farklılıklara yol açtığı bulunmuştur.

Emziren kadınların beslenme durumunun ramazan orucundan etkilendiği, çoğu besin maddelerinin alımının ramazan ayında azaldığı, bu nedenle emziren kadınların oruçtan muaf olabileceği bildirilmiştir. Bu bilgiler ışığında emzirirken beslenmenin, sıvı alımının ne kadar önemli olduğunu gördük. Oruç tutmayı isteyen annelere önerim, bu kararı vermeden önce doktorlarıyla görüşmeleri. Hekim, annenin ve bebeğin sağlık durumunu, ek hastalıklarını göz önüne alarak daha yararlı önerilerde bulunabilecek, gerektiğinde konuyla ilgili diyetisyenlere yönlendirecektir."

df580cdfd3e94ddebaa91da9a7ef05db

Ceviz yiyince vücudumuzda neler olur?

Sağlıklı ve mutlu yaşamın sırrı cevizde saklı! Cevizle ilgili çalışmalarıyla tanınan Prof.Dr. Seyit Mehmet Şen, ceviz yemenin vücuda sağladığı faydalar hakkında bakın neler söyledi

Cevizle ilgili çalışmalarıyla tanınan Prof.Dr. Seyit Mehmet Şen, Anadolu'nun "öz bitkisi" olan cevizin Türkiye'den dünyaya yayılarak kullanımının arttığını söyledi.


Ceviz yemeyenler daha huzursuz!

Cevizi son zamanlarda öne çıkaran asıl özelliğinin omega 3 yağı olduğuna dikkati çeken Şen, omega 3'ün, "beyin gıdası" olarak ifade edildiğini ve ceviz tüketilerek kazanıldığını kaydetti. Şen, sağlıklı yaşam ve birçok hastalıktan uzak bir ömür geçirmek adına ceviz tüketilmesi gerektiğini vurgulayarak yapılan araştırmalara göre omega 3 almayanların sosyal yaşamlarında "daha çok huzursuz" olduğunun altını çizdi.

Huzursuzluğun sebebi Omega 3 eksikliği

Omega 3'ün aile huzuruna bile etkisi olduğunu savunan Şen, "Bir çalışma yapılsın. Evde huzursuzluk yaratan, ailesiyle devamlı kavga eden birkaç kişiye 3 ay gibi belli süre günde 30 gram ceviz yedirsinler. Görecekler ki o kişinin evde hanımına karşı tutumu değişecektir çünkü bunun nedeni omega 3 eksikliğidir" yorumunda bulundu.

Şekere karşı birebir!

Şen, cevizin şekere karşı birebir etkisi olduğunu da anlatarak "Ceviz kandaki şekeri en az yükselten gıdalardan biridir. Pirinç, beyaz ekmek kandaki şekeri yüzde 90 yükseltirken ceviz yüzde 10 yükseltir." dedi.

Tam bir antioksidan!

"Düzenli ceviz yiyen insanlar Alzheimer ve Parkinson hastası olmaz. Yalnız, ceviz bir ilaç olarak değil, gıda olarak düşünülmeli. Hastalığa yakalandıktan sonra gidilecek yer doktordur. Cevizde melatonin hormonu vardır. Bu, uykuyu düzene sokar ve yaşlanmaya karşı önleyici özelliği vardır. Bir de serotonin hormonu vardır, bu da mutluluk hormonudur. Ceviz yediğimiz zaman mutlu oluruz. Hastalıklara yakalanmayız. Bir sloganımız var, 'Ceviz güldürür, sigara öldürür' diye. İnsanlar, sigara yerine ceviz tüketsin.

Hanımlara ve beylere şunu söylüyorum: İlk soracakları şu olmalı, 'Sofrada ceviz var mı?' Sofranızdan cevizi eksik etmeyin. Çocuklarımıza mutlaka düzenli ceviz yedirin. Ceviz yetişen bir beldede yetişen çocukların üniversite sınavlarında çok başarılı olduğu görülür."


Cevizin kalp dostu olduğunu da belirten Şen, "Ceviz kalp dostudur. Sigara paketinin üzerinde 'Öldürür' yazdığı gibi ABD'de de ceviz paketlerinin üzerinde 'Kalbe iyi gelir' ibaresi vardır. Cevizi evimizden eksik etmeyelim. Uzun ve sağlıklı yaşamak istiyorsak ceviz tüketelim." tavsiyesinde bulundu.


5fed442452504b7e825d3f0024e527c8

Depresyondan koruyan 6 egzersiz

İlkbahar ve yaz aylarında çoğumuzda görülen pozitif enerji; kış başlangıcıyla beraber, havaların soğuması, gündüz saatlerinin kısalması gibi sebeplerle yerini hüzne hatta depresyona bırakabiliyor. Fitness Danışmanı Murat Biçer, kış depresyonundan korunmak adına yapılabilecek egzersizler hakkında bilgi verdi.

Egzersiz yapın, pozitif kalın

Kış aylarında genellikle yoğun bir çalışma dönemi ile karşı karşıya kalınmaktadır. Bu nedenle kış psikolojik olarak da daha güçlü olunması gereken bir dönemdir. Hava durumundaki değişikler de bazen bu durumu zorlaştırabilmektedir. Üstesinden gelinemeyen durumlarda stres yükünün artması depresyona kadar gidebilen psikolojik problemlere yol açmaktadır.

Egzersizin fiziksel kapasiteye etkisinin yanı sıra bağışıklık sistemi, sinir sistemi ve kalp damar sağlığı için de pozitif etkisi bulunmaktadır. Bu etkilerin yansıması olarak sosyal hayat da olumlu yönde etkilenmektedir.


En az haftada 3 saat hareket şart!

Bireylerin yeteneklerini göz önünde tutarak hazırlanan ve kademeli olarak artan bir egzersiz reçetesi ile sağlık profilini iyi seviyelerde tutmak mümkün olabilmektedir. Haftada en az 3 saat yapılacak olan egzersiz seansları ile ilerleme gözlenebilmektedir. 3 saatten daha az yapılan egzersizin faydaları da kısıtlı kalmaktadır.

Seratonin ve adrenalin: Doğal mutluluk dopingleri

Psikolojik sorunlar için tıbbi tedaviye harcanan zaman ve maddi yükün yanı sıra azalan iş kaybını da unutmamak gerekmektedir. Psikolojik olarak kötü hissedilen dönmelerde hastalara ilaç tedavisinin yanında bilişsel ve davranışsal yöntemler de kullanılmaktadır. Davranışsal yöntemler olarak egzersiz, umut vaat eden bir müdahaledir.

Egzersizin hormonların salınımı üzerine etkisi ile psikolojik sorunlardan korunmak mümkün olabilmektedir. Hareketle birlikte artan seratonin ve adrenalin gibi hormonlar vücut için doğal mutluluk dopingleridir. Son yıllarda yapılan birçok çalışma da bunu desteklemektedir. Bu çalışmalar egzersizin yararlarının uzun süreli olabileceğini de ortaya koymaktadır.


Ağır değil düzenli egzersiz mutlu ediyor

Psikolojiye olumlu etkileri, egzersizin süresi ve ağırlığına göre değil yapılma sıklığına göre değişmektedir. Örneğin haftada bir yapılan ve yüksek ağırlıklar içeren bir egzersiz programı yerine, daha hafif ancak gün aşırı yapılan hareketler psikoloji üzerinde daha olumlu etkiler sağlamaktadır. Motivasyon sağlandıktan sonra sporun bir alışkanlık haline getirilmesi de sosyal yaşam üzerine uzun vadeli etkiler sağlamaktadır. Ancak egzersiz programları kişinin yaşına, kronik hastalıklarına ve fiziksel kapasitesine göre belirlenmelidir. Bu nedenle seçilecek egzersiz ve uygulama süreleri uzman kontrolünde gerçekleştirilmelidir.

Kış depresyonundan korunmak için yapılabilecek egzersizler şöyle sıralanabilir:

1. Yürüyüş2. Koşu3. Pilates4. Fitness5. Yoga6. Yüzme

524110472d194a119a4e5672e856656d

24 Kasım 2019 Pazar

Ihlamur saç dökülmesini önlüyor!

Ihlamurun saç dökülmesine iyi geldiğini biliyor muydunuz? Özellikle Haziran ve Temmuz aylarında çiçek açan ıhlamur sarımsı ve güzel kokusuyla yaz mevsimini renklendirmektedir. Çok zengin içeriğe sahip ıhlamur, saç dökülmesini ortadan kaldırıyor.

Çok zengin içeriğe sahip olan ıhlamur, sağlığımızı korumak adına bol kalsiyum, A ve C vitaminleri içermektedir. Zengin içeriği ile sağlığımızı korumak için en güvenilir takviyelerden biridir.


Yatmadan önce 1 bardak ıhlamur çayı ile rahat bir gece geçirmek mümkün. Aynı zamanda sinir sisteminde gerginliği azaltmak için sinirleri kuvvetlendirmeyi sağlar. Yatıştırıcı olma özelliği sayesinde rahatlatıcı ve iyi bir uyku vericidir. Yatıştırıcı olmanın yanında kanı temizler, kan dolaşımını destekler nitelikte olup varsa kansızlığınızın giderilmesine yardımcı olur.


Vermiş olduğu bu desteklerle vücut direncini arttırmaktadır. Ter söktürür ve vücut üzerinde antioksidan etkiye sahiptir. Belki de en dikkat çekici özelliği olarak saç köklerini derinlemesine besleyerek saç dökülmesini önlemiş olur. 


Haftada 3 bardak ıhlamur içerseniz...

Daha canlı ve kuvvetli saçlar için en azından haftada 3 bardak ıhlamur çayı ile saçlarınıza özel ve doğal bakım yapmış olursunuz. Aynı zamanda sağlığınız üzerindeki antioksidan etkisi ve yatıştırıcı özelliği ile sizi dengede ve sağlıklı tutmak için en büyük destekçiniz olacaktır.

ff5898bcbc1e4138ab45f8ccf9e24110

2018’e damgasını vuracak tırnak desenleri

Sonbahar ve kış aylarında oldukça popüler olan desenli tırnaklar, 2018'de de tüm zenginliğiyle devam edecek. 2018'in farkı klasik siyah-beyazdan farklı olarak tüm renklerin kullanımıyla alakalı olacak. Renk kombinasyonları, günlük tırnak trendi yakalamanıza destek oluyor. İşte bazı desenler…











































368442626b9f4fdd95a20a84bf6d7435

23 Kasım 2019 Cumartesi

Burun düşüklüğüne ameliyatsız çözüm

Burun şüphesiz ki yüzün en dikkat çeken noktasıdır. Burun da estetik açıdan hoş olmayan görüntü kişiler de özgüveni zedeleyebilir. Bu can sıkıcı sorunlardan biri de burun ucu düşüklüğüdür. İple burun kaldırma yöntemi ile hem acısız hem de konforu bir biçimde burun ucu düşüklüğü sorunu giderilebiliyor. Uzman Dr.Jale Şenyurt konu ile ilgili bilgiler verdi.

Burun ucunda düşüklük bazen gülme sırasında daha da belirginleşebilir ve estetik olarak güzel olmayan bir görünümün meydana gelmesine sebep olur. Hatta kişiler bazen bu nedenle gülümsemekten de kaçınırlar. Bu sorundan kurtulmanın yollarından en kolayı İple burun kaldırma yöntemidir.

İple burun estetiği burun dokusunda fazla değişiklik yapmadan uygulanan basit,acısız,ağrısız ve konforlu bir işlemdir. İple burun estetiğinde burun kaldırma uygulaması yapılır. Kemerli burun için de yine burun ucunun kaldırılması ile burun kemeri daha az göze çarpar hale getirilir. Bu yöntem sonrası birçok kişi daha rahat nefes alır. Çünkü burun ucu düşüklüğü hava geçişini olumsuz etkilemektedir.

İşlem lokal anestezi ile gerçekleşir. Burun içinden küçük bir kesi ile burun ucu kıkırdaklarının septum dediğimiz kıkırdak desteğe asılması işlemidir. Bu sayede burun ucunun kalkıklığının artması sağlanmış olur. 15-20 dakika sürer. Uygulama sonrası morarma görülmeyeceği gibi aynı zamanda da iyileşme süreci de hızlıdır. Ayrıca izsiz bir yöntemdir. Ağrı diğer burun operasyonlarına oranla yok denecek kadar azdır. Günlük hayatı fazla ertelemeden geri dönmek isteyenler için iple burun estetiği doğru bir seçim olacaktır.

Burun şekli uygun hastalarda uygulanan bu yöntem, burun kemeri çok fazla olan, burun kemikleri ve ucu çok geniş kişilerin için uygun bir yöntem değildir.

910182944d0346d49953fe67a090b3fb